16 Temmuz
Vadide Vals Adımları
Türk Valsleri
Tarih: 16 Temmuz
Saat: 21:00
Yer: Yaşam Vadisi

Cihat Aşkın & Aşkın Ensemble İlk Türk valsi olan Dede Efendi'nin Yine Bir Gülnihal adlı eserinden sonra Türk müziğinde hızla yayılan vals modasına, diğer besteciler de ayak uydurmuş ve birbirinden güzel. unutulmaz eserler bırakmışlardır. Vals özellikle 20. yüzyılda cumhuriyet baloları ile birlikte toplumumuzun yaşamına girmiş bir dans türüdür. Türk müziği bestecileri de unutulmaz melodiler yaratarak bu formu Türklere has bir üslupla seçkin kılmışlardır. Türk valsleri, batıdaki örneklerinin aksine daha melodik ve şarkı ögesi ön plana çıkmış yapısıyla seçkinleşir. Cihat Aşkın. Türk müziği çalgıları ve kemanı ile seslendirdiği bu birbirinden güzel eserlerde besteci Oğuzhan Balcı ile çalıştı. Aşkın'ın yaklaşık dört yıldır üstünde çalıştığı proje olan Türk Valsleri 60 eser arasından seçildi. Balcı'nın Aşkın için özel olarak düzenlediği eserler, Aşkın Ensemble ve Türk müziği sanatçıları tarafından seslendirildi. Yıldız Teknik Üniversitesi Stüdyolarında Mehmet Sungur tarafından kaydedilen albüm Yine Bir Gülnihal ile başlıyor. İsmail Hakkı Bey, Arif Sami Toker ve Yesari Asım Arsoy gibi bestecilerin ölümsüz eserlerinden başka Aşkın. konservatuardan hocası olan Erol Sayan'ın, Azeri besteci Babayefin, Sezen Aksu ve Özdemir Erdoğan'ın eserlerini de albümünde kullanmıştır. Unutulmaz, Samanyolu. Pervane. İkinci Bahar. Fikrimin İnce Gülü. Hatırla Sevgili. "Türk Valsleri"nde yer alan eserlerden bazılarıdır. Yabancı bestecilerden Şostakoviç ve Karaindrou'nun eserleri de Türk çalgılarıyla çalınmıştır.


DEDE EFENDİ'YE SAYGIYLA .....


İtalyan maestro bagetini kaldırdı. Bando sevilen İtalyan operalarından tatlı melodiler çalmaya başladı. Bandonun etrafına toplanan halk bu ilk defa duydukları ve gördükleri manzara karşısında hayretle bakıyorlardı. Tatlı melodiler etrafa yayılmaya başladıkça kimileri kendilerine oldukça yabancı gelen bu farklı görüntüye dahil olmak istemeden uzaklaşıyorlardı, kimileri de oldukça ahenkli ve ilginç gelen bu yeni düzene ayak uydurarak başlarıyla tempo tutuyorlardı.
Bando birdenbire bilindik şarkılardan birini çalmaya başlayınca garip bir his kapladı onun içini. Gücenmişti çok. Her yeni gelen ve heves edilen bir moda karşısında itibar kaybeden ve bir köşeye atılan eski bir alışkanlık haline gelmiş, kendini boynu bükülmüş, haysiyeti zedelenmiş, gözden düşmüş hissediyordu. 


Hemen bulunduğu yeri terk ederek sokaklarda dolaşmaya başladı. Eski ahşap evlerin cumbalarından sarkan sardunyalar, bahçelerden gelen çocuk sesleri, köşede şerbet satan şerbetçinin bağırışı, deniz kenarından içerilere doğru gelerek arsız arsız bağıran martıların sesine daldı bir an. Gözleri doldu. İtibar kaybetmek bir insanın başına gelebilecek en kötü şey olmalıydı.
Halbuki o güne kadar daima revaçta tutulan musıkisi, padişahın huzurunda icra ettiği besteleri ve padişahın takdir ve ihsanına layık olması ve geleneksel musıkinin kutbu olması onun hayatta yükselebileceği en yüksek kademeydi, ama neden artık her şey değişiyordu, neden eskisi gibi değildi hiçbir şey?


Bunu anlamakta güçlük çekiyordu. Oysa ki kendisi her alanda yüksek ve ilmı düşünebilen bir şahsiyet iken heveskar ve taklitçi bir modanın kendisini alaşağı etmesine izin veremezdi. O da yapabilirdi. 


O da bu duyduğu yeni musıkinin ahengine uygun, hem de daha güzel. hem de daha özgün, hem de taklit olmayan, hem de halkın kendini yabancı hissetmeyeceği bir eser besteleyebilirdi.
Çıktı ortaya ve dedi ki: Bende yapabilirim. Ben de bu yeni müziği besteleyebilirim. 


Oturdu ve bir çırpıda Yine Bir Gülnihal'i besteledi. Bu şarkı günden güne dillere dolandı. Sarayda, sokakta, kıraathanelerde, mesire bahçelerinde ve her yerde. 


Biz millet olarak değerlerimizi kendimize saklamayı seviyoruz, halbuki bu değerler sadece bizim değil ama tüm dünyanın, tüm insanlığın değerleri olmalıydı. 


Ama biliyoruz artık öyle olacak. ..
Hamamizade İsmail Dede Efendi'ye saygıyla ...

BEYLİKDÜZÜ ETKİNLİK TAKVİMİ'Nİ
SOSYAL
MEDYA'DAN

TAKİP EDİN